Doğal; doğada bulunan, insan eliyle yapılmamış demektir. Yani yapay olmayan, dışardan bir etki almamış anlamına gelmektedir. Doğal, halk dilinde de birçok anlama elir. Halk dilinde doğal, şifa demektir. Yani vücuda yararlı olan, zarar vermeyen… Doğal olan herşey güzel olur. O yüzden eşlerimiz, annelerimiz hatta kendimiz doğal olanı tercih etmeye çalışırız. Alışveriş yaparken yakınımızdaki market yerine mahallenin pazarına gideriz. Fırsatımız varsa bahçemizde yoksa balkonumuzda sebze ve meyve yetiştiririz. Salkımından koparılan o domateslerin kokusu bir başka olur. Tadı zaten tarif edilemez. Görüntüsü ayrı bir güzeldir. Emek vardır o domateste, doğallık vardır. En önemlisi kainat vardır.
Sağlık açısından çok önemlidir doğal beslenmek. Spor ya da diyet yapanlar çok iyi bilirler. Yaşam koçları, psikiyatriler ve doktorlar doğal beslenme konusunu önemle vurgularlar. Bu ürünlerin sağlığa yararlarını, bol vitaminli olmasını, katkı maddesi içermediklerini, kalp rahatsızlığı gibi hastalıklara çok iyi geldiğini, yapısında kimyasal madde olmadığından yararlı canlıların yok olmadığını, migren ve kemik erimesi gibi yaygın görülen hastalıkların önüne geçtiğini ve çevreye zarar vermediğini ısrarla söylerler.
Doğal beslenmenin sadece bize değil çevremizdeki insanlara da faydası vardır. İletişimimizi güçlendirir. Biz doğal beslendiğimizde çevremize iyi enerji saçarız. Çünkü beyin yeterli enerjiyi almış ve vücuda gerekn emirleri vermiştir. Vücutta herşeyin tam yapılması bize mutluluk olarak geri döner. Biz mutlu olduğumuzda çevremizde mutlu olur.
Doğal beslenerek çevre kirliliğinin de önüne geçmiş oluyoruz. Toprağa, havaya zarar vermiyoruz. Tam tersine kainattan yararlanıyoruz. Bulut fidanın suyunu karşılıyor, Güneş fotosentez yaptırıyor ve toprak ihtşyacı olan mineralleri verip toprağa tutunmasının sağlıyor. Doğal beslenerek aslında kainata koca bir teşekkür etmiş oluyoruz.
Öte yandan vücudumuza dikkat etmek en büyük görevimiz. Sağlığımız olmadağında neyin kıymeti kalır ki! Ne mutluluk verebilir bize? Hiçbir şey… Sağlığımız olmadığında sevdiklerimizle vakit geçiremeyiz. İstediklerimizi yapamayız ve hayattan zevk alamayız. O yüzden doğal beslenmemiz şart!
Hem doğal varken, toprak bizden zenginliğini esirgemezken neden GDO’lu ürünler yiyoruz? Doğal olanlara göre daha ucuz diye mi? Her mevsim bulabildiği için mi? Bulması da kolay zaten değil mi? Bu soruların cevabı, sağlığımızdan değerli olabilir mi? Hangi para, hasta bir insana sağlık verebilir?
Sebze ve meyveleri mevsiminde yemeliyiz. GDO’lu besinlerden uzak durmalıyız. GDO’nun zararları saymakla bitmez. Öldürücü hastalıklara sebebiyet verir. Hastayken içtiğimiz antibiyotiklerin etkisini azaltır. Hamile kadınlara ve karnındaki bebeğe ciddi zararlar verir. GDO’lu besinlerdeki zararlı maddeler, insan sindirim sisteminde parçalanmaz. Hormonal dengeyi bozar. Kadınlarda kıllanma, erkeklerde köselik meydana gelebilir. İtalya bilim adamlarının yaptığı araştımaya göre marketlerdeki sütlerin %’i GDO’lu çıkmıştır.
GDO’lu ürünler çevreye de ciddi zararlar verir. Dayanıklı böceklerin ve yabani bitkilerin üremesine sebep olur. Bu da ekosistemi büyük oranda etkiler. Tozlaşmadan dolayı biyoçeşitlilik azalır ya da melez bitkiler ortaya çıkar. Kelebek gibi hassas canlıların ölümüne sebep olurlar. Toprağa ciddi zararlar verirler. GDO’lu ürünlerin sindirimi zor olduğu için mide ve bağırsak problemleri ortaya çıkar.
Günümüzde biyoteknoloji alanında birçok şirket bulunmaktadır. GDO’lu ürünlerin önüne geçmek için bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Ancak halen bu ürünlerin önüne geçilememiştir. Bizler de biyoteknoloji bilim insanlarına yardımcı olmalı ve doğal ürünler tercih etmeliyiz. Doğal beslenmeli, sağlığımıza önem vermeliyiz. Kendimize, sevdiklerimize ve kainata değer vermeliyiz. Bizden başka canlılar olduğunu unutmamalı, bitki ve hayvanlara zarar vermemeliyiz. Bilinçlenmeli ve çevremizi de bilinçlendirmeliyiz. GDO’lu ürünlerden uzak durmalıyız. Doğallığı, hayatımızın her alanında uygulamalıyız.
